12 Aralık 2012 Çarşamba

Uzakdoğu'ya 10 Kala

Uzakdoğu'ya 10 Kala


Güney Kore'ye gittiğimi söylemiş miydim? yıh yıh yıh (bu iğrenç gülüş şekli bu ara favorim katlanırsınız umarım )  
Bunu bi milyonuncu kere duyan herkesin bezgin bir şekilde " eveeeet" dediğini biliyorum.

Uzun zaman önce yazmam gereken yazıyı sonunda yazıyorum. Devamını ise tembelliğimin bana izin verdiği zamanlarda yazıp yayınlayacağım...

Nasıl oldu, nasıl gittim geldim, bitti gitti ben de anlamadım.
Bu iş nasıl mı başladı?
Hiç aklımda yokken Sibel'den gelen bir mesajla...
2 hafta sonrası için? Güney Kore mi? Sibel, ben, Merve mi? (neobi dersem daha iyi tanıyacağınıza eminim) nasıl yani şaka mı derken kendimi başhekim odasında buldum.
İzin almak gerek, kendimi her sonuca hazırlayarak...
Sonuçta daha 4 ay çalıştığın bir yerden izin almak kolay olmasa gerek ama "Kızım bu Güney Kore alırsın sen alırsın!" otogaz iç sesimle...
İzin tamam sırada pasaport
Daha önce pasaport çıkartmamış ve bizim gibi bir anda yurtdışına çıkmaya karar verenler varsa hiç korkmayın cidden iki günde çıkıyor bu meret...
Pasaport da tamam
Herşey bu kadar yolunda gidemez derken o içten içe hissettiğim ama ne olduğunu bilemediğim şey oldu
Bir telefon
Mervemin amcası vefat etmiş...
ALLAH RAHMET EYLESİN...
Yaşadığımız üzüntüyü ve Merve'nin gelmemesinden kaynaklanan hayal kırıklığını tahmin edemezsiniz.
Bütün organizasyon Sibelin sevgili eşi Onur tarafından yapıldığı ve iptali söz konusu olmadığından hazırlıklara devam ettik.
Sibel ve eşi birkaç gün önceden Çin'e gittikleri için ilk defa yurtdışına çıkacak olan ben, bir de üstüne uçağa ilk defa tek başına binecektim.
ve 10 saat!!!
"At bunları kafandan! 10 saat mi?! Yalnız mı?! Amaaaan bunlar senin için ne ki, sonuçta Koreye gidiyorsun kuzum" diyerek kendimi yine gaza getirmesini bildim.
Bu konuda oldukça iyiyim ha :D :D



Ve Atatürk Havalimanı




Bütün insanlar şaşkın, pasaport kontroldeki polise kadar
"Güney Kore mi?" "Neden öğrenci misin?" "Kaç saat? 10 saat mi? oooooo" tekrar "Peki neden?" sorularına en fazla maruz kaldığım alan...
Sırtında sırt çantası, ufak tefek de bi kız olunca...


Uçağa binmeden önce karnımı doyurmak için birşeyler alıp oturdum.
Orta yaş bir çift de yanıma oturdular.
Ben Kore onlarsa Vietnam yolcusuydu
Ben nasıl keyifli, güler yüzlü, mutluysam ve bunu nasıl yansıttıysam...
Teyzenin söylediği çok hoşuma gitti.
"Hem genç, hem sempatiksin"
Yolculuğumun iyi başlamasını sağlayan teyzeye sevgilerimi yolluyorum telepati yoluyla...

Ve uçak...
10 saat uçmanın hiç de öyle korkulacak bir şey olmadığını gördüm.
Sonuçta Güney Kore'ye gitme ihtimalim ortaya çıktığından beri ayaklarım yere basmıyor uçuyordum.
Biraz film, biraz uyku, biraz yemek bir şekilde geçiyor vakit.
Yemek olayına gelince değinmeden edemeyeceğim.
Bu Koreli arkadaşlar gerçekten çok yiyorlar.
Yanımda oturan çift herşeyi silip süpürürken bense herşeyden az az yedim.
Sürekli yanımdaki unninin(ablanın) yan yan baktığını gördüm tabağıma ama ben de ona sık sık o şekilde baktığımdan kimse için sorun olmadığını düşünüyorum

Veeeeee Incheon Havalimanı,
Omooo!!! Her yer çekik :O
İlk başta bir yabancılık çeksem de sonunda zaten hep ordaymışım gibi hissettim.
Size bir hatırlatma: Yurtdışına çıktığınızda ülke kodu girmeden herhangi bir arkadaşınızı aramaya kalkmayın.
Yaptığımdan demiyorum.
Yani Sibeli arıyorum diye Koreli bir kadını arayıp sonra Sibel bana şaka yapıyor zannedip sonunda uyanıp, telaşla suratına kapattığım için kesinlikle demiyorum.
Aklınızda bulunsun istiyorum sadece...

Bu tarz hatalar yapmadığım için çarçabuk birbirimizi bulduk :)
Sonra ne mi oldu?



Not: Bu yazıyı yazarken editörlük rolünü üstlenip bana yardımcı olan ev arkadaşıma sonsuz teşekkürler...


3 Kasım 2012 Cumartesi

Bu blog;
ilerde çocuklarımın okuması için yazılmaktadır.
Çocuklarım okuyorsa şu an acı bir gerçeğe hazır olsunlar...
"Sizin anneniz bir çılgındı bir deliydi yavrularım"

Yıllar önceki beni bu yazıların yazıldığı zamandaki beni tanımak ister misiniz diye sormadan anlatmaya başlıyorum.
Sormamın anlamı yok çünkü sizin için en iyisini ben bilirim :D
O zaman başlıyoruz...
Ankara'dan başka hiç bir yerde yaşamamış ben bir çantayla bir anda kendini İstanbul'da bulmuş bir insanım
25 yaşında dişhekimi.
Bütün olumsuzluklarına rağmen mesleğini seven dişhekimi hem de :D
Not: Ne olursa olsun istediğiniz işi yapın yavrularım.
Sürekli mantıklı hareket edip bir anda mantığı devre dışı bırakarak çılgınlık yapabilecek biri olduğum söylenebilir.
Sık sık inkar etsem de internet bağımlısı olduğumu kabul etmeliyim.
Bi' kereden bişey olmaz istediğin zaman bırakırsın diyenlere aldanmayın yavrularım
Amerikan dizilerine olan bağımlılığı zamanla Japon animelerine Kore dizilerine Japon mangalarına kaymış biriyim (bi ara anlatırım favorilerimi)
Sürekli müzik dinleyen dinlemediği zamanlarda mırıldanan hatta hasta başında farkında olmadan söyleyebilen biriyim.
sesimin kötü olması, orijinalinden farklı söylediğim için insanların tuhaf bakmasına aldırmadan söyleyen üstelik...
Geri kalanı zaten anlattıklarımdan anlarsınız.
Tabi anlatacak kadar kendimde istek bulursam
çünkü sizin anneniz  (utanarak söylüyorum ki) biraz da tembel :D :D